Asıl güvenilmesi gereken şudur ki, bütün dünya olması gerekenle değil, onun gayesi veya iradesiyle hizalanmış olduğundan, insanın dünyayı güzel ahlâkına uydurması mümkün değildir. Bir amacı veya vasiyeti olan bir kişi, oğlandan kendisine amaç ve iradesine göre davranmasını istemişse ve amaçlar zıtsa, o zaman amaç Zeyd'in Ömer'e karşı olması ve Halid'e düşman olması olacaktır ve Halid'in Zeyd'deki amacı da Ömer'e düşmanlık ediyor ya da amacı ona sadık olmak ve onu sevmek [Kahire baskısı Sayfa 242]
Yani eğer Ömer'e fetva verip Halid'i kızdırıyorsa, veya Halid onu inkar etmiş, Zeyd ise övmüştür. İçtihatı ve asil karakteriyle, Halid'e geri dönmemiş, ona sadık olmamış ve onu sevmemişse Halid onu övmüş, Zeyd ise küçümsemiştir. Neden meselenin bu kadar olduğunu görüyoruz? ölçüsünün genel olmadığı ve bir insanın bu dünyada veya bu iki zıddı tatmin edecek bir konuma yükselmesinin akıl veya alışkanlıkla mümkün olmadığı, genç adamın kendi arzularını bırakıp kendi haline dönmesi gerektiğidir. Onun efendisi ve efendisi olan Yaratıcısı, “Ben bir köleyim” diyor ve köle, kendisinin veya efendisinden başkasının yönetimi altında değil, efendisinin yönetimi altında olmalıdır. Hoşuna gidene uymalı, sınırlarına ve kurallarına uymalı, efendisini kendi dikeyliğine ortak edenlerden olmamalıdır. Efendisinin kendisi için belirlediğine göre olmalı, efendisinin yanında olmalı ve ona göre hareket etmelidir. Onun adına hüküm verir, aldırış etmez. Kabul eder. Alimin amaçlarına veya eğer razı olursa onlara katılmaz.