O hizmetçi dedi ki: "Seni ansam, onunla yalnız değilim." Böylece geceleyin en alt göğe inişimin akıbetini, neden indiğimi ve kime sorduğumu biliyordu. Kitabımı ona okuyorum. dilinde ve işitir, benim bağlantım budur, o kul benim sözlerimden zevk alan kimsedir, eğer onların manasında durursa, düşünce ve tefekkürde benden ayrılmış demektir, o halde yapması gereken şudur: O beni dinler ve sözlerime kulağını bırakır ki, ben ona okuduğum ve onu işittiğim şekilde o kıraat içerisinde olurum. Sözlerimi ona açıklayan ve manasını ona tercüme eden benim. İşte benim onunla olan etkileşimim budur. İlmini düşünce ve düşüncelerinden değil benden alır. Cenneti, cehennemi, hesabı, şerefi, dünyayı, ahireti zikretmez. Aklıyla baktı ve ayeti aramadı. Aklıyla. Daha doğrusu anlattıklarımı dinledi ve yanımda şehit oldu. Ben ona öğretmeyi kendime görev edindim ve ona dedim ki: "Ey kulum, bununla şunu kastettim." ayet ve bu diğer ayetle falan filan ve filanca, tan ağarıncaya kadar ve elinde olmayan kesin bir ilim elde edinceye kadar." Kur'an'ı benden ve benden duydu. açıklamasını ve manalarının tefsirini duydu. Ben o konuşmayla, o ayet ve sureyle ne demek istediysem, onu dinlerken ve dinlerken bana karşı nezaket gösterirdi. Eğer ondan devam etmesini istesem, bana karşı nezaket gösterirdi. yanımda ve izlerken bana cevap verirdi, onunla konuştuğum ve ona öğrettiğim herkese sunardı, eğer öyleyse bunu tam bir tamamlanmışlık olarak kabul ederdi, yoksa söylediklerimin karşılığını verirdik.