Bu camiyi bilmiyorum, ya ben körüm ve taş silindirlerini göremiyorum, ya da siz bu silindirleri görmeyen kör adamsınız arkadaşlar, Vallahi kardeşlerim, bilmiyorum. Vallahi sen körsün, sonra o grubun yerine beni şehit etti ve "Genç adam ben doğru söylemiyorum" dedi. "Evet" dedim. Sonra yanına oturdum o da gülmeye başladı ve şöyle dedi: Ey millet, pis kokular birbirine ıslık çalıyor ve bu genç adam da benim kadar pis kokuyor. Bu vesileyle yanıma oturup bana inanın. Siz şimdi onun aklı başında olduğunu sanıyorsunuz, ben de deliyim. O çok benden daha çılgın. Aksine, siz insansınız, tıpkı Tanrı'nın sizi bu kayıtları görmekten kör ettiği gibi. Sizi bu gencin deliliğine de kör etti. Sonra elimi tuttu ve şöyle dedi: "Kalk ve yürü." ona bu insanlardan bahsettim, ben de onunla çıktım. Halktan ayrıldığında elimi bıraktı ve benden uzaklaştı. Tanıdığım en büyük delilerden biriydi. Ona "Ne oldu?" Aklın yanlış gitti" derdi bana, "Gerçekten deli olan sensin." Ve eğer bir aklım olsaydı bana şöyle derdin: "Aklında sorun ne?" Nerede? aklım seninle konuşacak kadar mı? Onu yanına aldı, onunla ne yapacağını bilmiyorum ve beni idare ederken, beni burada, yiyip içerek hayvan sürüsü arasında bıraktı. Ona şöyle dedi: "Eğer hayvansan sana kim binecek?" O da şöyle dedi: "Vahşi bir hayvana binmeyeceğim." Böylece onun insan dünyasından ayrılışını kastettiğini ve kendisinin Allah'ın âleminde olduğunu anladım. Öyle ki, insanlığın onun üzerinde hiçbir hakimiyeti yoktur.