O, Cenab-ı Hakk'tır ve O yaratıldığında eşyaya ilâhî bir kudret ilhak edildiğini hiç kimse görmemiştir. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: "Ben onları göklerin ve yerin yaratılışına şahit kılmadım. Yukarıda belirtilen şartlar bize emrolunmuştur. Daha ziyade onları örnek almamız ve durumlarından aldıklarına bir işaret etmemiz içindir, yani onları şartlandırılmış yaratıkların oluştuğu formlar olan şartlara sahip kılmıştır. "Hayır" dedi. Develere, nasıl yaratıldıklarına... ve dağlara, nasıl dikildiklerine vs. bakıyorlar, onlar yokken bakmak doğru değil, biz de bakıyoruz. "Nasıl" derken varlık halini kastediyorsa "şuna bak" demez çünkü o yok, yani biliyoruz ki eşyayı görmede bizden istenilen nasıldır, olan budur. Bunu bilmeyen, senin kendisini görmediğini zanneder, hamd olsun ki, düşünmek istediğinde, yani düşünüldüğünde, onu “fi” harfiyle birleştirmiş ve yanına “nasıl” kelimesi koymamıştır. Bunun üzerine Cenab-ı Hak buyurdu ki: "Ve onlar göklerin ve yerin mülkünü düşünmediler." Demek oluyor ki, onlar bunu düşünüyorlar ve onun kendiliğinden ortaya çıkmadığını, onu başkasının kurduğunu biliyorlar. düşünmek nesnelerin varlığını gerektirmez, yukarıda bahsettiğimiz bakma gibi ama insan, görülmeyene ve tanık olunana, saltanata gözleriyle değil, aklıyla bakmakla görevlidir